ŞEHİR EKRANI TV’DE RAMAZAN SÖYLEŞİLERİ

İlahiyatçı Fatih Savaş’ın sunumuyla Şehir Ekranı TV’de izleyicilerle buluşan İftarı Beklerken programı eğitimci-yazar Alişan Kapaklıkaya’yı ağırladı. Kapaklıkaya programda Savaş’a samimi açıklamalarda bulunarak çocukluk yıllarında yaşadıklarını anlattı.

Şehir Ekranı TV’de Ramazan ayı boyunca izleyiciyle buluşan “İftarı Beklerken” programının konuğu eğitimci-yazar Alişan Kapaklıkaya oldu. Programda hayatına ilişkin pek çok detayı izleyiciyle paylaşan Kapaklıkaya, 5 kişiye herkesi gözyaşlarına boğan imzalı ‘Siyah Pantolon’ adlı kitabını hediye etti. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda, bir kişi çekilişle Ramazan sepetinin sahibi oldu.

SEVGİSİZ BÜYÜYÜNCE SOLUK ÇİÇEKLER GİBİYDİM

Savaş’ın sorularını yanıtlayan Kapaklıkaya, sevilmenin önemine değinerek “Sevilmek çok güzel bir şey. Ben çocukken sevilmemiş bir insanım. Benim annem şefkati ve merhameti bilmiyordu. Annemin öz değeri düşük olduğu için bize sarılmazdı, ‘Ben oyun bilmem’ derdi. Önceden anneme kızardım. Sonra onun o derin yapısını öğrenince onu sevgiyle kucaklamaya başladım. Annem, o şartlarda kurban olmuş, biz de kurbanların kurbanları olmuşuz. Uzun yıllardır anneme hürmet ediyorum. Hep şunu derim, toplumumuzun iki tanrısı var: Biri Allah, biri el âlem ne der tanrısı. Hep ‘El alem ayıplar, bir şey der’ diye gerçek sevgilerini içinde bastırmış bir neslin çocuklarıyız biz. Ben uzun yıllar sevgisiz büyüyünce soluk çiçekler gibiydim. Değersiz hissederdim kendimi. Kendimi sevmeden evlendiğim için ilk zamanlar eşimi de sevemedim. Birtakım eğitimler aldım. Kendimi ve sonra da eşimi sevdim” ifadelerini kullandı.

EVLİLİK ORTAK SÜRDÜRÜLEN BİR YOLCULUKTUR

Programda evliliğe dair bir açıklamalarda da bulunan Kapaklıkaya şunları kaydetti:

“Evliliği tencereye benzetebiliriz. Kadın ailesinden, babasından, annesinden, öğretmeninden gördüklerini, travmalarını, güzelliklerini ve her en varsa getirip o tencereye atar. Erkek de aynı şekilde oraya atar ve o pişer. Yemek pişerken salça da tuz da erir. Tuz erimeyeceğini söylese yemeğe katkısı değil zararı olur. İşte evlilikte de egolar bir tarafa bırakılmalı ve evlilik ortak sürdürülen bir yolculuk olarak kabul edilmelidir. Böyle olduğu zaman eşler birbirini olduğu gibi kabul eder. İnsanın dikkati neye odaklıysa bütün enerjisi ona akar. Eşimizle ilgili de onun sahip olduğu güzellikleri, bize kattıklarına, olumlu yönlerine odaklandığımızda diğerleri kendiliğinden erir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir